5.11.2014

ikiz annesi olmak..

uzun zaman oldu yazmayalı..diyordum ki artık herhalde hiçbir kuvvet bana yazı yazdıramaz..fakat tam 3 ay önce aynı anda 2 adet çocuğum oldu..3 aydır çılgın bir telaş ve koşturmacanın içindeyim..bugün artık bir anda nasıl olduysa yazı yazma, içimi boşaltıp rahat bir nefes alma arzusuyla dolup taştım..sevgili kızlarım enerjileri ile beni yazmaya iteklediler yeniden..aslında şu anki hayatımı gözden geçirince rahatlamak ve deşarj olmak için şimdilik elimde başka araç yok..resmen kusar gibi yazıyorum..hızlı ve muhtemelen özensiz..biliyorumki yazdıktan sonra yayınlamadan önce son bir kez gözden geçirmeye bile fırsatım olmayacak..çünkü sabahtan beri durmak ve uyumak bilmeyen kızlarım nihayet öğle uykusuna daldılar..ben de blog dünyama ışık hızıyla daldım..ne kadar yazarsam kardır niyetiyle öncesini sonrasını düşünmeden dökülüyorum..kulağım yan odadaki 2 küçük melek yüzlü canavarımda..zira ık-mık demeye başladıkları an ben bu yazıyı yayınla düğmesine basıp yanlarına koşacağım..
evli ve çocuklu-2 çocuklu-bir zede olarak evli ve çocuksuz olan herkese 'çocuk yapmadan çook çok iyi düşünün..mümkünse gelin bizimle biraz vakit geçirin..bunun geri dönüşü yok..çocuksuz da hayat tadından yenmeyebilir..' ikazlarında bulunmayı kendime vazife edindim..bence bu dünyanın daha fazla çocuğa-nüfusa-ihtiyacı yokken neden illa da insanlar kendilerini çocuk sorumluluğunun altına soksunlarki..üstelik bir de genlerinde ikiz geni taşıyanları saynıyorum bile..ah ahhh ben ne bilirdim böyle olacağını..biz 1 adet beklerken bunlar insiyatif kullanıp 2 adet olarak teşrif etmeyi seçtiler..benim gibi kontrol freak-bu kelimenin tr'sini bulamadım-bir başak burcu bundan daha iyi sallanıp yuvarlanamazdı..ama bana müstehak..ben değil miyim hayatta herşeyi bir düzene mantığa oturtmaya çalışan..al işte buyur burdan..hayat, ufacık mini mini bir mitoz bölünme ile bir anda 2-0 öne geçiverdi..oh oldu bana..bu kızlar sayesinde en azından 3 aydır daha bir şey oldum sanki..nasıl desem..rahat mı sakin mi gamsız mı..artık bir parça bıraktım bazı iplerin uçlarını..ipleri önceliklendirdim..eskiden her ipi aynı gerginlikte tutmaya çalışırdım..şimdi öyle değil..mecburen değil..bir kere en basitinden 2 adet bebek aynı anda viyaklamaya başladığında bir tercih yapmam gerekiyor..ya da ikisi aynı anda acıkıp ık-mık ettiğinde, misal daha ılımlı ve toleranslı olan kızı seçiyorsun-ki bu tarife uyan kişi zeynep oluyor..uymayan kişi ise defne oluyor-ve sona bırakıyorsun..önceliği daha cadı ve histerik olana veriyorsun..

önceki paragrafla bunun arasında birkaç dakika koymak zorunda kaldım..çünkü yataklarında yüz üstü uyumakta olan kızlarım kafalarını bir sağa bir sola durmaksızın çevirmeye başlamak suretiyle alarm vermeye başladılar..yazmak istediğim daha 1500 satır varken bu kadar çabuk bırakmak beni çok üzüyor..bırakıyorum..vee bıraktım..ama yazacağım yine..







25.04.2013

yine yeniden Karaköy...


Karabatak'a gittim yine..uzuuun bir aradan sonra..İlk defa içeride oturdum..Amanın ne havalı ne bohem ve de ne rahat bir mekan burası..her gittiğimde başka bir yüzünü keşfediyorum..

fırında balık...


Bu fotoğraf bir yemek kitabından veya usta bir aşçının atölyesinden değil efendim..Tamamıyla bendenizin el emeği göz nuru fırında sarı kanatlardır bunlar..Karamelize soğan yatağında hem de ;) İsteyen olursa hevesle tarifi verilir..

haftasonu japonya'daydım...



Yok şaka..Japonya'da değildim. Fakat Baltalimanı'nda, Japonya'nın ismini hatırlamadığım bir belediyesiyle yapılan ortak bir çalışma neticesinde inşa edilen Japon bahçesinde süs eriklerinin çiçeklenmesini izlemeye gittik..Aylardır eriklerin çiçeklenmesini bekliyordum hevesle..Son gittiğimde ağaçlar henüz yaprak vermemişlerdi..Şimdiyse her biri birer prenses edasıyla salkım salkım, buket buket çiçekler vermişler. Şahane..

27.01.2013

Mutluluk..

Her sabah gerekenden çok daha erken uyanarak işe gitme isteğine sahip olmak..
Kocanın dünyanın en lezzetli lazanyayı pişirebilmesi, dahası beşamel sosunu hazır almayıp kendisinin yapması..
Annenin, taa küçüklüğünde yaptığı ıslak keki hala yapması ve bunun tek telefonuna bakması..
Kardeşinin, buzdolabı üzerindeki mıknatıslı notluktaki ihtiyaç listesine sana olan aşkını ilan etmesi..
Temizliğe gelen Ayşe'nin sen demeden 'ben onu hallettim zaten' demesi..
Kardeşinin arkadaşının senin için tiramisu yapması..
Babanın, senin blog'unu takip etmesi ve daha sık yazmanı istemesi..
Arabanın kocaman bagajının olması..
Evinin Belgrad Ormanı'na yakın olması..
İşe metro ile gidebilmen..

13.12.2012

zaman mıydı bu geçen??

Pek klişe tamam, fakat kim inkar edebilir ki zamanın ışık hızıyla geçtiğini?? Tam tamına 7 buçuk aydır evliyim. Nişanın, ilk tanışmanın üzerinden geçen süreleri saymıyorum bile!!
Hala zaman zaman bunları yaşayan ben miyim diyorum kendi kendime. Bildiğin evli barklı, haftanın belli günleri çamaşır yıkayan, ertesi gün gelen temizlikçiye "bu hafta şunu yap, bunu yap" diye talimatlar yağdıran, haftasonları misafir ağırlayan, buzdolabının üzerinde mıknatıslı notluğuna evin eksiklerini not eden, hergün düzenli olarak aynı saatte iş yerinden annesini arayan falan bir tip oldum çıktım. Şaşılacak şey doğrusu. Sen onca sene annenin eteğinde yaşa yaşa, sonra bir anda hooop ev hanımı rolünü at çantaya:)) İnsanın gerçek potansiyeli, baskı anlarında ortaya çıkarmış. Bunun açıklaması olsa olsa budur.. Fakat muhteşem öngörü yeteneğim, potansiyelimin büyük kısmının henüz tam olarak gün ışığına çıkmadığını çıtlatıyor bana yavaş yavaş.. Galiba içgüdüsel bir şekilde, yani aslında açıkçası nasıl olduğunu pek de çözemediğim bir mekanizma sayesinde-ki ben buna kısaca "kıvama gelmek" diyorum-bir sonraki aşama olduğundan neredeyse emin olduğum insan yavrusu üretme alanına da adım atmaya niyetleneceğim. Neden olmasın?? Ailemdeki ve çevremdeki tüm yaşlı kadınların dediği gibi; "Heerşeyin bir zamanı var kızım.."

5.06.2012

ağva kaçamağı...



güzel havayı ve içinde bulunulan stresli hayatı fırsat bulup soluğu  Ağva'da aldık..cuma akşamı yola çıktık..1,5-2 saatte gittik aheste aheste..yolun sonunda cennetin bu dünyadaki provasına düştük..arabadan indiğimde kulaklarım sessizlikten sağır oldu..yeşil göksu nehri..bungalovlar..mis kokulu güller..sevgili..ateşin başında sohbetler..soslu somonlu menüler..gitmek gerek..gitmekle kalmayıp ruhu dinlendirmek gerek..

21.05.2012

evlilik sonrası işleri-1..

bu haftasonu nihayet sevgilimle birlikte düğün fotoğraflarımızı seçmek üzere sayın fotoğrafçının yolunu tuttuk..19 mayısı hiç bu kadar sevmemiştim..yollar bomboştu ve biz şişliden caddebostana gayet makul bir hızda 20 dakikada falan gittik..ve fekat işkence ondan sonra başladı..tam tamına 3 buçuk saat sandalye tepesinde bilgisayar başında düğün fotoğrafı seçtik..oradan çıktığımda 5 dakika önce katliam yapmış gözü dönmüş katiller gibi hissediyordum-ve işin kötüsü galiba öyle de görünüyordum..çünkü sevgilim yemek sırasında yüzüm dışında heryere baktı durdu pideleri yerken:) olsun..o beni böyle de seviyor:)

16.05.2012

Karaköy..



Tamam tamam..uzun zamandir yazmiyorum kismini geciyorum..hic ugrasamayacagim..evlilik hazirligi mesgalesi hayatimda epeyce yer kapladigindan uzunca bir sure piramitte pek yukari tirmanamadim..artik evli ve aşık olarak devam etmekte oldugum hayatim, nihayet blogumla ilgilenme konusunda cevaz verdi bana..tabii başoşun bloguna yas bloguna yas gazini da ihmal etmeyelim olur mu.. Efenim gelelim sadede..rutin yasama donmemle sahane yerler gezelim gorelim bi de yiyelim konseptimize gecmis bulunmaktayiz..o zaman buradan buyrun: Karakoy'e hosgeldiniz..iddia ediyorum karakoy yakin gelecegin galatasi sohosu asmalisi..yok yok cok eminim..muthis potansiyeli var o civarin..tam olarak neresi diyelim..karakoy namli ile baslayip kemankes caddesi boyunca karakoy polis merkezine kadar olan mintika ve de paralelindeki sokaklar..baslangic karakoy kali otopark tabiiki..sonra namlinin gulluoglunun onunden devam edip tophane istikametinde ilerlemece..maya lokantasi, karakoy restorani gecmece..sonra fransiz gecidine varmaca..giristeki bej'e sulanmaca..bej icindeki kagithane'den kagit mamulu almaca..ardinda pasajin icinden devam edip arka tarafindaki ops'ta pirasa corbasi icmece..sokaktaki tatli tiny masalarda kocayla takilmaca..sonra dibinde oturulan duvarin icindeki kilisenin avlusundan gecip arka sokaktaki karabatak kafede kahve icip fal bakmaca..ama bu arada asma yapraklarinin altindaki sokakta oturmaca pek tabii..birkac fotografla ne kadar anlatilir bu guzellik, bu bohemistan, bu zarafet bilmem ama iste buyrun buradan..

1.10.2011

15.06.2011

brüksel ve işeyen adamı ile luxembourg bir gün yolda..

ne acıklı değil mi bir ülkeyi işeyen adamla hatırlamak..tabii bu da farklılaşma adına bir tercih..belçikalılar işeyen adamla farklılaşmak istemiş olabilirler..neyse..ahbap..senin ada kadar keyif verici olmasa da idare eder..brüksel korkunç fakat lüksemburg bir başka..tamam burada hayatta yaşanmaz..fekat iş toplantıları için hiç de fena bir fon değil..yıllar sonra yeniden buralarda olmak pek çok şeyi hatırlattı..hem güzel hem değil..sokakları adımladıkça ne çok şeyi unuttuğumu gördüm..kimbilir daha neler var hangi sokak aralarında hatırımdan çıkan..

(photos by bherefu)

26.02.2011

çok oldu çook..

Amma da zaman geçmiş son blog'lamadan beri..iyi dileklerden midir, iyi huyumdan mıdır nedir işle ilgili herşey güzel başladı güzel gidiyor..evet klişe olacak ama ben de “çok yoğun çalışıyorum”.. fakat asla şikayet yok..nihayetinde kaç kişiye nasip olur hayali ile iştigal etmek..

o kadar çok şey birikmişki..şu an şaştım, nereden başlasam bilemedim..iphone'undaki fotograflara bakınca daha iyi anladım birikintinin boyutlarını..artık özet bir kolajla geçmeye çalışacağım basın bültenini:) malum, içimden çıkınca, birileri okuyunca daha anlamlı oluyor herşey, hayat..

herşey galata'da başladı..arandım..gel işe başla dediler..sonrası malum..blog'dan kopuş..başka bir gezegene doğru yol alış..amanın ne şahane yer olmuş galata meydanı.. artik galatadaki tek şahane şey doğan apartmanı değil neyseki..o butikler, o kafeler şahane bir atmosfer olmuş..

Fakat ben elbette kendime yakışanı yaptım ve de her zaman olduğu gibi iki ayağımı bir pabuca sokarak ilk pazartesimden önceki haftasonu viyana kaçamağı yaptım..kar görmek için..xmas atmosferi solumak için..panç içmek için..


bir ara body worlds sergisine gittik..ne acayip şeydi o..orada gördüğüm omurilikten sonra artık dik oturmak konusunda daha dikkatliyim..sergi girişinde duvarlara yapıştırılan, konseptle ilgili bilgilendirici notlar arasında gördüğüm power fm reklamının veriliş biçimi ise takdirime şayan oldu elbette..yanıbaşındaki istanbul modern'e de uğradık elbette..ve ben en favori aktivitem olan müze dükkanı gezme kısmını elbette müzeyi gezmekten daha uzun tuttum..bir defter fetişisti olarak müze dükkanından geri dönüşüm ürünü, kapağı çiçekli basma entari kumaşından harika bir defter aldım..hala kullanmaya kıyamıyorum, henüz seyretme aşamasındayım..

bu arada tanıştığım harikulade, fevkalade hamam tasından bahsetmeden geçemeyeceğim..tasın içinde zarif bir balık var..içine su doldurduğunuzda balık yüzüyor!! sadece gövdesinin ortasından tek noktadan sabitlenmiş..310060 derece dönüyor suyu görünce..küçükken anneannem hamama götürürdü beni ama bu tası hatırlamıyorum..genelde orta yaş olup da hamama gidenler bilirmiş öyle dedi bir orta yaş insanı..ne zarif şey ama..

yazacak birkaç şey daha var fakat siyah kuğu'ya bilet aldım ve film saatine az kaldı..gitmem gerek..hem belki siyah kuğu hakkında da ahkam keserim sonra..

böyle işte..

not: özlemişim yazmayı:)
(photos by bherefu)

2.12.2010

ekmek aslanın ağzında..episode II..

türk kahvesi meraklısı olarak,
ufaktan-ama sadece ufaktan-yemek yapmayı öğrenerek,
geç yatıp geç kalkarak,
haftaiçinin ferah trafiğinden faydalanıp istanbulu gezerek,
televizyondaki bütün dizileri takip ederek,
hayatımda ilk defa moda dergisi müptelası olarak-bu noktada vög'ü kutsuyorum,
düzenli spor yapmaya çalışarak-sadece çalışarak,
bol bol alışveriş yaparak,
annemin arkadaşlarına günlere giderek,
bir yerden bir yere yetişmeye çalışmadan köprüden sakin sakin sağ şeritten manzara eşliğinde giderek,
birkaç-sadece birkaç kilo alarak,
kısacası yan gelip yatarak geçirdiğim son 11 ayımı da kesip, hayatımın "mazi"ler folder'ına yapıştırıyorum artık..iş hayatı bana yeniden hoşgeeeldiiin diyor..içimde garip bir his var..sanki çalışmayı unutmuşum, hayatım boyunca hiç çalışmamışım gibi hissediyorum..bir yandan da adrenalinin damarlarımı zorlamaya başladığını hissediyorum derinden..çok heyecanlı..hafif korku hafif endişe hafif de kaçma hissi..ama çok şahane..

28.10.2010

lacrimosa sonrası papageno's aria..

gece yarısı..yağmur çıldırmış gibi vuruyor cama..hayat ilginçliklerle dolup taşıyor..yakalayana..an geliyor dünyayı avucunda hissediyorsun..an geliyor ufalıp ufalıp annenin karnına geri dönmek istiyorsun..herşey başladığı noktaya dönsün, orada da kalsın istiyorsun..nasıl bir şey bu..aynı anda hem lilliput’tasın hem brobdingnag’ta..hem pişmansın hem de iyiki yapmışım diyorsun..sözler dilinin ucuna geliyor ama sonraki lahza cayıyorsun ağzını açmaktan..ve sonra lacrimosa giriyor işte devreye..sahnede buluyorsun kendini..seyircilerin hiçbiri sana bakmıyor ve hepsi sana bakıyor..hepbirden oynatıyorlar başlarını önce sağa sonra sola..yok diyorlar.. olamaz..tutuluyorsun..yine birşey demiyorsun..önüne bakıp iç geçiriyorsun..müzik düşüyor..ışıklar kararmaya yüz tutuyor..sahne istemez oluyor seni..karanlık artıyor da artıyor..küçüldükçe küçülüyorsun..karanlık daha da artsın böylece gizleneyim arkasına istiyorsun..ve duyuruyor yağmur kendini..görünmez oluyorsun..bir bak bir kaybol elbet..hep istediğin gibi..arkasına gizlendiğini sandığın o kocaman muz yaprakları da kurtaramaz seni bu defa.. gagası gökkuşağı renkli papağanları taklit ederek de gizleyemezsin seni..çık o güverteye artık..ve dinle bakalım kapıyı..neler konuşuyorlar içeride..seni mi çekiştiriyorlar yoksa..pek sanmam..ya da belki..olsa olsa o komik silindir şapkandır kıskandıkları..bu da herkesin bildiği ama bilmediği bir şey aslında..çokça umursamıyorlar herhal..bu bir pipo değil ki nihayetinde..

15.10.2010

the visit..picasso..

tamam tamam tamam..biraz fazla yorum katmış olabilirim..ne yapalım ki elim başka türlüsüne gitmeyiverdi işte..
(drawing by bherefu)