türk kahvesi meraklısı olarak,
ufaktan-ama sadece ufaktan-yemek yapmayı öğrenerek,
geç yatıp geç kalkarak,
haftaiçinin ferah trafiğinden faydalanıp istanbulu gezerek,
televizyondaki bütün dizileri takip ederek,
hayatımda ilk defa moda dergisi müptelası olarak-bu noktada vög'ü kutsuyorum,
düzenli spor yapmaya çalışarak-sadece çalışarak,
bol bol alışveriş yaparak,
annemin arkadaşlarına günlere giderek,
bir yerden bir yere yetişmeye çalışmadan köprüden sakin sakin sağ şeritten manzara eşliğinde giderek,
birkaç-sadece birkaç kilo alarak,
kısacası yan gelip yatarak geçirdiğim son 11 ayımı da kesip, hayatımın "mazi"ler folder'ına yapıştırıyorum artık..iş hayatı bana yeniden hoşgeeeldiiin diyor..içimde garip bir his var..sanki çalışmayı unutmuşum, hayatım boyunca hiç çalışmamışım gibi hissediyorum..bir yandan da adrenalinin damarlarımı zorlamaya başladığını hissediyorum derinden..çok heyecanlı..hafif korku hafif endişe hafif de kaçma hissi..ama çok şahane..
2.12.2010
28.10.2010
lacrimosa sonrası papageno's aria..
gece yarısı..yağmur çıldırmış gibi vuruyor cama..hayat ilginçliklerle dolup taşıyor..yakalayana..an geliyor dünyayı avucunda hissediyorsun..an geliyor ufalıp ufalıp annenin karnına geri dönmek istiyorsun..herşey başladığı noktaya dönsün, orada da kalsın istiyorsun..nasıl bir şey bu..aynı anda hem lilliput’tasın hem brobdingnag’ta..hem pişmansın hem de iyiki yapmışım diyorsun..sözler dilinin ucuna geliyor ama sonraki lahza cayıyorsun ağzını açmaktan..ve sonra lacrimosa giriyor işte devreye..sahnede buluyorsun kendini..seyircilerin hiçbiri sana bakmıyor ve hepsi sana bakıyor..hepbirden oynatıyorlar başlarını önce sağa sonra sola..yok diyorlar.. olamaz..tutuluyorsun..yine birşey demiyorsun..önüne bakıp iç geçiriyorsun..müzik düşüyor..ışıklar kararmaya yüz tutuyor..sahne istemez oluyor seni..karanlık artıyor da artıyor..küçüldükçe küçülüyorsun..karanlık daha da artsın böylece gizleneyim arkasına istiyorsun..ve duyuruyor yağmur kendini..görünmez oluyorsun..bir bak bir kaybol elbet..hep istediğin gibi..arkasına gizlendiğini sandığın o kocaman muz yaprakları da kurtaramaz seni bu defa.. gagası gökkuşağı renkli papağanları taklit ederek de gizleyemezsin seni..çık o güverteye artık..ve dinle bakalım kapıyı..neler konuşuyorlar içeride..seni mi çekiştiriyorlar yoksa..pek sanmam..ya da belki..olsa olsa o komik silindir şapkandır kıskandıkları..bu da herkesin bildiği ama bilmediği bir şey aslında..çokça umursamıyorlar herhal..bu bir pipo değil ki nihayetinde..
15.10.2010
the visit..picasso..
2.10.2010
gecikmeli yazı..
tamam..hayatta herşey on time olamıyor her zaman..bu yazı da onlardan biri..ama önemi var mı tartışılır..nihayetinde hiç kimse “ah şu bherefu bi yazı yazsa da okusak bi çırpıda” demiyor zannımca..
benim kardeşim şahane bir üniversiteye başladı bu sene..koç üniversitesi..öyle şahane bir kampüsü var ki, tüm iç sıkıcı öğrencilik anılarıma rağmen yeniden öğrenci olasım geldi..ciddiyim bak..şu fotoğrafa bir bak..ne enfes bir avlu..insan burada değil ekonomist mühendis falan, şair olur..
benim kardeşim şahane bir üniversiteye başladı bu sene..koç üniversitesi..öyle şahane bir kampüsü var ki, tüm iç sıkıcı öğrencilik anılarıma rağmen yeniden öğrenci olasım geldi..ciddiyim bak..şu fotoğrafa bir bak..ne enfes bir avlu..insan burada değil ekonomist mühendis falan, şair olur..
galiba eylül ortasıydı..pera müzesindeki japonya medya sanatları festivali başlıklı bir sergiye gittim..çok eğlenceli, çok yaratıcı, çok enerjikti..bu kadar çok’u kendinde buluşturmasının benim için başlıca sebebi çalışmaların tamamına yakınının interaktif olmasıydı..bir numaram fotoğraftaki çalışma..masadaki içi değişik esanslarla dolu şişelerden birini seçip, elinizdeki kağıt parçasına sıkıyorsunuz ve kağıdı duvardaki sensörlere yakın halde tutuyorsunuz..sonra duvarda yavaş yavaş çiçekler, kuşlar beliriyor..her sensör, her esans ayrı bir şölen oluyor..küçüklüğümde barbie bebeğimle nadir de olsa oynadığım anlardaki tadı hatırlattı bana..
pek uzun bir aradan sonra viaport avm’ye gittim..meydan avm’den sonraki yıldızım..dağ başında, tem kenarında olmasına rağmen böyle gezilesi, vakit geçirilesi bir yer olamaz..açık hava olduğu için zaten gözüme girmişti..şimdi bir de ekledikleri yeni akslarla daha da başka olmuş..yaşasın open air avm’ler..
artık ben de türk kahvesi içebiliyorum..hem de yüzümü buruşturmadan..hem de her yudumdan sonra içimden-zaman zaman dışımdan-öğğğğ demeden..bunu neden daha önce düşünemedim acaba..bir çikolik (=çikolata kolik) olarak nasıl kaçırmışım çikolata aromalı türk kahvesini.. kahvenin o kekremsi o buruk tadından eser yok bu version’da..ilk denemem de-fotoğrafta görüldüğü üzre-birkaç gün önce gerçekleşti..fal bakmayı öğreniyorum gayretle..yaşasın..artık ben de türk kahvesi içip havalı havalı sohbet edenlerden oldum..olacağım..olurum artık herhalde..ne bileyim..hadi bakalım..
(photos by bherefu)
Etiketler:
koç üniversitesi,
pera müzesi,
sergi,
türk kahvesi,
viaport
23.09.2010
loo roll noir..
21.09.2010
21 eylül..
bugün doğumgünüm..bir on’luğu daha sepete attım..sıra yeni bir on’lukta..elde kaç onluk var acaba..
bugün kardeşim okuyacağı üniversitenin yurduna yerleşti..hayatının geri kalanını yaşamaya başladı..yarın sabah, tıpkı kendisi gibi ışıldayan pek çok çocukla birlikte, beş yıl kullanacağı yeni evinde açacak gözlerini yeni güne..belki de ona çocuk demeyi kesmem gerekiyor artık..
bugün yağmur vardı..hava soğuktu..gökyüzü de deniz de pis bir gri renge bürünmüştü..fakat içimde güller açıyordu..bugün, her şeylere rağmen beni andı arkadaşlarım..kutladılar yeni yaşımı..artık inkarın lüzumu yok..birilerinin beni anmasından mutlu oluyorum..ben onları anma konusunda bir parçacık başarısız olsam da..beni utandırıyorlar..
bugün, henüz beni işe almamış veya hiç almayacak olan bir işverenin hakkımdaki yorumunu dinledim bir üçüncü kişiden..gururum okşandı..
bugün daha az karamsar olmaya karar verdim..bir şey’de değil..herşey’de..
bugün ahbap, sakın benimle eğlenmeye kalkma..inanamayacağın kadar mes’udum:)
bugün kardeşim okuyacağı üniversitenin yurduna yerleşti..hayatının geri kalanını yaşamaya başladı..yarın sabah, tıpkı kendisi gibi ışıldayan pek çok çocukla birlikte, beş yıl kullanacağı yeni evinde açacak gözlerini yeni güne..belki de ona çocuk demeyi kesmem gerekiyor artık..
bugün yağmur vardı..hava soğuktu..gökyüzü de deniz de pis bir gri renge bürünmüştü..fakat içimde güller açıyordu..bugün, her şeylere rağmen beni andı arkadaşlarım..kutladılar yeni yaşımı..artık inkarın lüzumu yok..birilerinin beni anmasından mutlu oluyorum..ben onları anma konusunda bir parçacık başarısız olsam da..beni utandırıyorlar..
bugün, henüz beni işe almamış veya hiç almayacak olan bir işverenin hakkımdaki yorumunu dinledim bir üçüncü kişiden..gururum okşandı..
bugün daha az karamsar olmaya karar verdim..bir şey’de değil..herşey’de..
bugün ahbap, sakın benimle eğlenmeye kalkma..inanamayacağın kadar mes’udum:)
25.08.2010
ördeklerin gizlediği binlerce yıllık sır..flaş flaş flaş..
Artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacak..:)
(Picture from: http://ubersuper.com/all-ducks-are-wearing-dog-masks/)
"moon light reflected bridge"..
ben ölmeden önce bu ülkede estetik kaygılar konusunda şuur düzeyi böyle bir aşamaya varabilecek mi acaba?
(Picture from: http://faculty.washington.edu/seikkim/)
(Picture from: http://faculty.washington.edu/seikkim/)
a few common misconceptions..
evet artık huzur içinde uyuyabilirim..azbuz şeyler değil bu yeni öğrendiklerim..nihayetinde pek çok günlük konuşmamıza, geyik muhabbetlerine referans olan söyletiler..içlerinde beni en çok hayal kırıklığına uğratanı Marie Antoinette Hanımefendi'nin "pasta yesinler" twitinin aslının astarının olmayışıdır..Zira bu söz öbeği ilk defa rahmetli Rousseau'nun, Marie henüz on yaşındayken yayınlanan "Confessions" isimli eserinde zikredilmiş..Kimilerine göre Rousseau sözkonusu öbeği kendisi uydurmuş..Bir başka kimilerine göreyse bu öbeği kullanan zat aslında XIV. Louis'in zevcesi Maria-Theresa imiş..Ne fecaat ama..
Bu kadarlar kalsa iyi..Ya Vikingler'in kasketlerinin üzerine boynuz taktıklarına dair tarih boyunca en ufak bir kanıt bulunmamasına ne demeli..Ancak teesüf edilir cinsiyetsiz Vicki the Viking hayranlarını böylesi üzenlere..
Goldfish'lerin hafızası üç saniyeliktir diyenler ise bu gezegenden değil..Çünkü işin doğrusu goldfish'ler labirentlerde yön bulabilen ve de sahibini tanıyabilen hayvancıklarmış.."Balık hafızalı olmak" gibi bir "lafın gelişi" daha tarihe karışıyor bu halde..
Bu kadarlar kalsa iyi..Ya Vikingler'in kasketlerinin üzerine boynuz taktıklarına dair tarih boyunca en ufak bir kanıt bulunmamasına ne demeli..Ancak teesüf edilir cinsiyetsiz Vicki the Viking hayranlarını böylesi üzenlere..
Goldfish'lerin hafızası üç saniyeliktir diyenler ise bu gezegenden değil..Çünkü işin doğrusu goldfish'ler labirentlerde yön bulabilen ve de sahibini tanıyabilen hayvancıklarmış.."Balık hafızalı olmak" gibi bir "lafın gelişi" daha tarihe karışıyor bu halde..
Etiketler:
goldfish,
Marie Antoinette,
misconceptions,
Viking
23.07.2010
terli yumurtalar..
çok sıcak bir havada buzdolabındaki yumurtaları buzdolabından çıkarıp mutfak tezgahında 3-4 dakika beklettiğinizde karşınızdaki manzara : "terli yumurtalar" ..bir futbol maçı sonrasında ter içinde kalmış david beckham veya bir action sahnesi sonrası brad pitt manzarasını nasıl da çağrıştırıyor..
(photo by bherefu)
(photo by bherefu)
7.07.2010
bodrum bodrum..
off ne güzel tatildi yahu..göltürkbükü'nde kaldık..çok sakin küçük bir butik otelde..oralarda adet olduğu üzere bizim de iskele üzerinde bir locamız vardı:) diğer iskeleleri, kıyıya yanaşan televole insanlarını rahat rahat kesebildiğimiz, kah gölgesinde serinlediğimiz kah güneşinde döne döne yandığımız şahane bir locada geçti günler..nasıl iyi geldi anlatılamaz.."sıradan bir tatil/yosun/iyot kokusundan farklı olarak" en ufak birşey yoktu..aynen beklediğim gibi:)
(photo by bherefu)
(photo by bherefu)
kuzguncuk'tan bir kare..
kuzguncuk'ta taa benim bacak kadar boyumla sokaklarda koşturup durduğum günlerden, hatta daha da eskiden beri orada olan bir tuhafiyeci vardır..bilen bilir..adı da cemo'dur..geçenlerde kuzguncuk'ta sahile doğru yürürken önce cemo'nun kendisini, birkaç adım sonra da dükkan camına astığı bu notunu gördüm :) öylesine açıklayıcı..
(photo by bherefu)
(photo by bherefu)
çıktı alphaville meydane..
bu meydan avm'yi bir kez daha takdir ettim.."zengin bir kültür mozaiği oluşturan ziyaretçi kitlesini kendi içinde ve dünya ile senkronize etme" işlevini bir kez daha yerine getirdi alnının akıyla..alamanya'daki meşhur ruhr bölgesi-plancıların sevgili ruhr'u-ile eşzamanlı düzenlenen organizasyonun meydan ayağında karşımıza Alphaville çıkmasın mı..valla enfesti doğrusu..çoştuk caanım alphaville şarkılarıyla.."helal..helal sana.." sertab'ın dediği gibi..
(photo by bherefu)
(photo by bherefu)
the toilet of venus..diego velázquez..
"this is the only surviving example of a female nude by Velázquez" demiş National Gallery..
(drawıng by bherefu)
(drawıng by bherefu)
Etiketler:
diego velázquez,
drawing,
sketch,
the toilet of venus
22.05.2010
sterling ruby's “kiss trap kismet”..
“ 300x384x122 cm.. kiss trap kismet’in iri cüsseli, kanlı ve parlak görünümü rahatsız edici bir his uyandırıyor..alt tarafındaki, kırmızı oje ya da çakma kan kıvamındaki birikinti tıpkı bir korku filmi efekti..yay şeklindeki üst kenarı ise bir mezar taşını anımsatıyor..ya da abartılı bir rock’n roll tongue..”
(quotation from the saatchi gallery)
(quotation from the saatchi gallery)
Etiketler:
kiss trap kismet,
rock’n roll tongue,
sterling ruby,
the saatchi gallery
"çare sarıgül"..
siyasetçi olarak beğenirsin..ya da beğenmezsin..ama mustafa sarıgül’ün ve/veya ekibinin yürüttüğü iletişim çalışmalarının gözden kaçması namümkün..uzun zamandır şehrin çok farklı noktalarındaki duvarlarda, daima aynı yazı tipiyle gözüme çarpıyor “çare sarıgül”.. yukarıda bunlardan ikisinin fotoğrafı var..birini kadıköy’ün bir mahalle arasında çektim..diğerini ise kavacık’ta bir yol kenarında.. bir google operasyonu ile anladım ki “çare sarıgül”, ekşisi tatlısı muhtelif sözlüklere dahi sirayet etmiş..aslında mustafa sarıgül’ün, son yerel seçimlerde şişli belediye başkan adayı olmasına karşılık maltepe ilçesinde dahi afiş astırdığını duymuş biri olarak bu derece şaşırmam şaşırtıcı..mustafa sarıgül’ün her türlü-underground or else-iletişim çalışmalarını ilgiyle takip etmeye devam..
(photo by bherefu)
(photo by bherefu)
Etiketler:
çare sarıgül,
google,
iletişim,
kadıköy,
mustafa sarıgül,
siyaset
20.05.2010
blue nude..picasso..
19.05.2010
miss gibi deniz kokusuna geeelll..
12.05.2010
fazıl bey'in türk kahvesi..
büyük konuşmamak gerek hiçbirşey hakkında..kimdi o ''ben asla türk kahvesi içmem..pek acı birşey..damak tadıma hiç mi hiç uygun değil..bu son kahvemdir..'' diyen..nerdee..bugün bol köpüklü-mandabatmaz cinsinden-çikolata aromalı türk kahvesi içtim..ardından, adet olduğu üzere bir bardak suyu da yolladım..hatta kürdana batırılmış minik lokumu da attım ağzıma..yani tam manasıyla bir adet kahvekolik profili ortaya koyduk..bizi şahane kahvesiyle ağırlayan yer bağdat caddesi'ndeki fazıl bey'in türk kahvesi ismindeki şirin dükkan..ne kadar şirin ki diyene çektiğim fotoğraflar huzurlarınızda..ayrıca zencefilli limonata ile demirhindi şerbeti de pek tavsiye edilir hani..
(photo by bherefu)
(photo by bherefu)
Etiketler:
bağdat caddesi,
fazıl bey,
turkish coffee,
türk kahvesi
10.05.2010
bathers at asnières..seurat..
london’da iken canım sıkıldığı zamanlarda arada çiziktirdiğim bazı şeylerden biri bu..kocaman eserlerin dikkatimi çeken küçük kısımlarını karalamıştım bir kenara..meditasyon gibi bir şey..insanın kafasının içinde uçuşanları raflarına yerleştirmeye yardımcı olan bir hobi..daha başkaları da var..arada ekleyeyim diyorum onları da..
(drawıng by bherefu)
(drawıng by bherefu)
16.04.2010
muji..
london günlerimde keyif verici madde bağlamında görselliğini bol bol sömürdüğüm dostum muji beni burada da yalnız bırakmadı..istanbul'da biri nişantaşı biri de bağdat caddesi'nde olmak üzere tam iki tane şubesi açılmış muji'nin.. muji'nin hiçbir ürününde marka, logo vs yok.. nedeni ise markalaşmaya harcayacakları enerjiyi tasarıma harcamalarıymış.. iyi de yapıyorlarmış.. bağdat caddesi muji'yi duyarım da soluğu orada almaz mıyım..allahımm o ne güzel oyuncaklar, ne güzel ev eşyaları, ne şahane notebooklar..mağazadaki tüm ürünleri tek tek inceledim..arada fırsat buldukça gidip emiyorum muji'nin çevre dostu ve yalın tasarım enerjisini..deli manyakça tavsiye edilir muji ziyareti..
bangart.it..
web'de sörf yaparken nasıl olduğunu anlamadığım (!:) bir şekilde kendimi bangart.it 'de buldum.. sanat, ilüstrasyon, fotoğraf vb konular hakkında bir dergi.. tarzanca italyancamla anladığım kadarıyla oldukça keyifli..ilüstrasyonlara bayıldım..online okuyabiliyorsunuz dergiyi..bir de tam ekran moduna geçince tadına doyum olmuyor..
9.04.2010
bir rüya gördüm..
dekorasyonla ilgili..
ElleDecor’un Nisan 2010 sayısından çaldım bu imajları..İçimi açtılar..Şahane renk skalası..
(photos by elledecor)
(photos by elledecor)
7.04.2010
art of the trench..
ya şu burberry bir kez daha girdi gözüme..şu meşhur sartorialist ile işbirliği yapmışlar..adam dünyanın dört bir yanında sokaklarda gezip burberry trenç giyenlerin fotoğraflarını çekmiş..burberry de şahane fon müziği olan bir sitede bu fotoğrafları sergiliyor..müthiş ilham veriyor..sitenin adresi şöyle: http://artofthetrench.com/
4.04.2010
spring has arrived..
tamam pek klişe olacak ama ne yapalım..bahar geldi..her yandan bahar akıyor..boyner ev’in reyonlarına bir göz atmak yetiyor deniz havasını solumak için..veya bauhaus’un bahçe bölümündeki şakayıkların parlak pembelerini, sarılarını görmek insanı ışınlayıveriyor olimpos lodge’nin bahçesine..
(photo by bherefu)
(photo by bherefu)
16.02.2010
süppperr bir website..
es..
geçen günlerden birinde evin kapısını açıp hemen soldaki lotta duran arabaya yöneldim..bir de ne göreyim baştan aşağı çamura bulanmış..derhal götürdüm yıkatmaya..araba yıkanırken yıkamacıların şefi olduğunu tahmin ettiğim yaşlıca adamlardan biri bana papatya sandalyede yer gösterdi buyur etti..ben cık dedim..başka bir yaşlı adam da elinde incebellide çayla karşımda beliriverdi..anlamadım nerden çıktığını..bu defa cık diyemedim..içiverdim ben de çayı..pek lezzetliydi doğrusu..havuzun suyu geçen gün pek bi sıcaktı..bugün de öyle midir aceba?...gitsem yüzsem ama sonrası da pek uzun geliyor..üşengeçlik çöküyor üzerime..halbuki saçım da artık kısa..millet amma aldı yürüdü bu twitleme olayını..ohooo ben taa 2008 mayısında gittim de döndüm twit yollarından..kısa sürede sıkıldıydım..şimdi insanların twitleme hevesini gördükçe ben mi salaktım da anlamadım bunun alametini yoksa millet yokluktan buldumcuk mu oluyor anlamadım..bence hala liste başı olay blogdur..twit mwit geçici heves..var mı bloglar gibisi..blogdan şahane teşhircilik fırsatı gelmemiştir şu aleme..mensanın yönlendirdiği bir sayfada şekillerden oluşan bir iq testini tamamladım..high çıktı zekam..hırs yapıp çalışıp daha yüksek not mu alsam aceba..ama bu pek high iq’luk tavır olmaz herhalde..neyse..dün gece ilk defa yetenekli bay ripley’i kesintisiz olarak baştan sona izledim..idare eder..fakat italya fonu enfesti..audrey’nin paris when it sizzles’ını da kaç gündür bitiremedim..çok sıkıcıymış yahu..audrey olmasa dakika bakmam yani..uzaktan kumandalı sürat motorum çalışıyor mu acaba hala..bir deneme yapsam mı ki..hazır havuza girme mevsimi açılmamışken..hazır mayolu yağlı göbekli korkunç insanlar havuzun suyunu pisletmemişken henüz..ya london’u özlemiyim diyorum ama adamlar iş ilanında bile sana verecekleri maaşı yazarken burada çoğu zaman firma adı gizli ilan bile veriyor korkaklar..ya bu pembe beyaz çizgili çorapları giymekten vazgeçmem gerektiğini hissediyorum ama nedenini bilmiyorum..sadece bir his..ya bu soyak göztepe ne iç karartıcı yer..yanından geçerken bile öğğhh oluyorum..hadi hödük bir mimar çizdi..başka bir hödük de neden para verdi aldı o projeyi..hadi aldı, döktü betonu, salladı ince işi..e bi milyon insan da gidip niye satınalırki öyle yerden bir daireyi..hiçbir dışsal kısıt yokken mutfağı üçgen yapan bir zihniyeti anlamadım ben..hayatı boyunca sigara alışkanlığı olmamış birinin canının sigara çekmesi nasıl açıklanabilir peki?..’’ you need to connect it with the offline world...’’..bisikletin pedallarını çevirerek elektrik enerjisi ürettim enerji müzesinde..yanımdaki arkadaş pek eleze bişey olduğundan sadece lambayı yakabildi..ben ise sırasıyla lambayı, lcd ekranı, müzik setini ve de mikseri çalıştırdım enerjimle..son sıradaki matkaba sıra gelmeden enerjim olmasa da nefesim kesildiğinden dolaylı olarak enerjim de kesilmiş oldu..araba kullanırken gözüm dalar oldu son zamanlarda..bundan hoşlanmıyorum..yani gözümün dalması değil hoşuma gitmeyen..bunun araba kullanırken olması..iyiki arabam toyota değil..uyuyan bebeklerle toparladı imajı derken bozuk pedalla batırdı her şeyi..şimdi aklıma bir şey geldi istikrar ve tutarlılık hakkında ama bunu yazmicam..zira günün birinde ayağıma dolanabilir..bu yaz trabzona ve olimposa gitmeyi çok çok çok istiyorum..canım çekiyor trabzonda sera gölünde yediğim saç kavurmayı..bir de olimposta ağaçların altında hamakta yatmayı..karnım acıktı..hamburger falan yesem..kilo alır mıyımki..akşamüstü havuza gider eritirim nolcakki..ya bu usa’daki celebrityler siyasi görüşlerini hiç sakınmadan açıklıyorlar..hatta siyasal kampanyalara destek veriyorlar falan..bizdeki celebrityler neden bu kadar korkak acaba..erdil yaşaroğlunun süpermööön’lü tişörtü çok güsel olmuş yahu..birşeyler yapmak lazım..kafamın içinde istikrarlı bir devinime sahip nadir oluşumlardan biri bu..birşeyler yapmak lazım..öööyle dönüp duruyor..nedir nerden gelir nereye gidecektir bilmiyorum..ama öylece sürdürüyor varlığını oralarda bir yerde..bu kaosun kendini sabitlediği, ve fekat sabit olmaktan nasibini almamış bir nokta..maalesefki bir nokta görünümünde tek nokta..pek acıklı şey..niye aramıyor bunlar hala..en geç çarşamba demişti..ufff..
25.01.2010
12.01.2010
soaps made by bherefu..
first of all i visited the Spice Bazaar to collect my checklist..i've already bought my package tissues when i was in london..so it didn't take too long to finish my magnificent smelling shopping:)....and at last-as you see- i've produced my homemade soaps..it was great fun..especially the packaging part:) ...the ones in the photos smell great because of lavender seeds i've mixed..
(photos by bherefu)
(photos by bherefu)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)