28.10.2010

lacrimosa sonrası papageno's aria..

gece yarısı..yağmur çıldırmış gibi vuruyor cama..hayat ilginçliklerle dolup taşıyor..yakalayana..an geliyor dünyayı avucunda hissediyorsun..an geliyor ufalıp ufalıp annenin karnına geri dönmek istiyorsun..herşey başladığı noktaya dönsün, orada da kalsın istiyorsun..nasıl bir şey bu..aynı anda hem lilliput’tasın hem brobdingnag’ta..hem pişmansın hem de iyiki yapmışım diyorsun..sözler dilinin ucuna geliyor ama sonraki lahza cayıyorsun ağzını açmaktan..ve sonra lacrimosa giriyor işte devreye..sahnede buluyorsun kendini..seyircilerin hiçbiri sana bakmıyor ve hepsi sana bakıyor..hepbirden oynatıyorlar başlarını önce sağa sonra sola..yok diyorlar.. olamaz..tutuluyorsun..yine birşey demiyorsun..önüne bakıp iç geçiriyorsun..müzik düşüyor..ışıklar kararmaya yüz tutuyor..sahne istemez oluyor seni..karanlık artıyor da artıyor..küçüldükçe küçülüyorsun..karanlık daha da artsın böylece gizleneyim arkasına istiyorsun..ve duyuruyor yağmur kendini..görünmez oluyorsun..bir bak bir kaybol elbet..hep istediğin gibi..arkasına gizlendiğini sandığın o kocaman muz yaprakları da kurtaramaz seni bu defa.. gagası gökkuşağı renkli papağanları taklit ederek de gizleyemezsin seni..çık o güverteye artık..ve dinle bakalım kapıyı..neler konuşuyorlar içeride..seni mi çekiştiriyorlar yoksa..pek sanmam..ya da belki..olsa olsa o komik silindir şapkandır kıskandıkları..bu da herkesin bildiği ama bilmediği bir şey aslında..çokça umursamıyorlar herhal..bu bir pipo değil ki nihayetinde..

15.10.2010

the visit..picasso..

tamam tamam tamam..biraz fazla yorum katmış olabilirim..ne yapalım ki elim başka türlüsüne gitmeyiverdi işte..
(drawing by bherefu)

yorumsuz..

(photo by bherefu)

2.10.2010

gecikmeli yazı..

tamam..hayatta herşey on time olamıyor her zaman..bu yazı da onlardan biri..ama önemi var mı tartışılır..nihayetinde hiç kimse “ah şu bherefu bi yazı yazsa da okusak bi çırpıda” demiyor zannımca..

benim kardeşim şahane bir üniversiteye başladı bu sene..koç üniversitesi..öyle şahane bir kampüsü var ki, tüm iç sıkıcı öğrencilik anılarıma rağmen yeniden öğrenci olasım geldi..ciddiyim bak..şu fotoğrafa bir bak..ne enfes bir avlu..insan burada değil ekonomist mühendis falan, şair olur..

galiba eylül ortasıydı..pera müzesindeki japonya medya sanatları festivali başlıklı bir sergiye gittim..çok eğlenceli, çok yaratıcı, çok enerjikti..bu kadar çok’u kendinde buluşturmasının benim için başlıca sebebi çalışmaların tamamına yakınının interaktif olmasıydı..bir numaram fotoğraftaki çalışma..masadaki içi değişik esanslarla dolu şişelerden birini seçip, elinizdeki kağıt parçasına sıkıyorsunuz ve kağıdı duvardaki sensörlere yakın halde tutuyorsunuz..sonra duvarda yavaş yavaş çiçekler, kuşlar beliriyor..her sensör, her esans ayrı bir şölen oluyor..küçüklüğümde barbie bebeğimle nadir de olsa oynadığım anlardaki tadı hatırlattı bana..


pek uzun bir aradan sonra viaport avm’ye gittim..meydan avm’den sonraki yıldızım..dağ başında, tem kenarında olmasına rağmen böyle gezilesi, vakit geçirilesi bir yer olamaz..açık hava olduğu için zaten gözüme girmişti..şimdi bir de ekledikleri yeni akslarla daha da başka olmuş..yaşasın open air avm’ler..


artık ben de türk kahvesi içebiliyorum..hem de yüzümü buruşturmadan..hem de her yudumdan sonra içimden-zaman zaman dışımdan-öğğğğ demeden..bunu neden daha önce düşünemedim acaba..bir çikolik (=çikolata kolik) olarak nasıl kaçırmışım çikolata aromalı türk kahvesini.. kahvenin o kekremsi o buruk tadından eser yok bu version’da..ilk denemem de-fotoğrafta görüldüğü üzre-birkaç gün önce gerçekleşti..fal bakmayı öğreniyorum gayretle..yaşasın..artık ben de türk kahvesi içip havalı havalı sohbet edenlerden oldum..olacağım..olurum artık herhalde..ne bileyim..hadi bakalım..
(photos by bherefu)