28.05.2009

aklıma gelen..

Bu sabah trafikte sıkışmış kalmışken düşünüyordum da..Erkeklerin çok eşliliğe meyilli olmaları içgüdüsel bir şey muhtemelen..Duygulardan bağımsız..Binlerce yıldan sıyrılıp gelen, günümüze dek bir türlü kaybolmayan bir özellik..Kadınlarda durum nedir aceba..Kadınlar havalı arabası olan erkeklere iki defa bakarlar.. Havalı araba neye işaret eder.. Para.. Güvenlik..Konfor.. Nihayetinde güvenli ve konforlu bir ortam..Ne için?..Doğurmak için..Bu havalı arabaya rağbet etme mevzusu da belki kadınların tamamen içgüdüsel olarak gerçekleştirdiği bir eylemdir.. Uygun koşulları sağladıktan sonra yavrularını dünyaya getirmek içün..Bana pek mantıklı göründü bu açıklama..Bu gece daha rahat uyuyacağım..Ne de olsa evrenin bir sırrını daha çözdüm..

deniz eczanesi of kuzguncuk..

Yine Kuzguncuk yine Kuzguncuk..Öyle çok detay var ki..Adımbaşı bir antikalık çıkıyor karşıma.. Kuzguncuk'un en çok eğlendiren antikalıklarından biri de Deniz Eczanesi'nin şahane vitrini..Vitrin ağzına kadar eski zerzevatla dolu..Kocaman eski şırıngalar, tedavülden kalkalı bir milyon yıl olan banknotlar, hassas teraziler..Aslında bir de şişman kedi-elbette canlı bir kedi-olacaktı ama onu bu defa göremedim..Flyship'ciğim söylesene kuzum; o kabiliyetli objektifini Kuzguncuk'la kaç defa buluşturdun bakalım hı? Ama seni uyarayım..Kuzguncuk'ta fotoğraf çekmek öyle lale fotoğraflamaya benzemez..İnsanda bağımlılık yapar..Sonra Kuzguncuk müdavimi oluverirsin bir anda..Benden söylemesi..

25.05.2009

kuzguncuk..


Benim dünyamın tarihiyle aynı yaştalar..Ben yedi yaşındayken de, o iki sandal orada takılıyordu.. Yüze merdiven dayadım, gittim baktım hala oradalar..İsmet Baba’nın yanıbaşında çocukluğumuzu sonra da gençliğimizi seyrettiler. . Hala bizi bekliyorlar.. Günün birinde onları yerinde bulamazsam pek mutlu hissetmeyeceğim.. Şu kırmızı- beyaz boyalı şeker görünümlü bayrak direği bile hala aynı rengiyle dikiliyor parkın ortasında..Rengi otuz senedir değişmediğine göre, benim dışımda da birileri için bir anlamı var demekki..Kuzguncuk’ta kilise, ptt binası, anneannemin sokağı aşağı yukarı aynı yıllardır.. Fakat etrafta dolaşan insan tipi çok değişmiş yıllar içerisinde.. Tanıdık yüzleri pek göremedim..Şalvar tipli pantolonların altına giydikleri sandaletleri, boyunlarında etnik desenli fularlarıyla sokaklarda dolaşan unisex insanlar ortaya çıkmış..Kuzguncuk artık aynı anda hem yakın hem de bir o kadar uzak..

20.05.2009

gece gezmesi..noodle tabağını düzelten insan modeli..pastel boyalar..

Keyifli bir gece geçirdim..Önce Asmalımescit'e gittik .. Başlangıçta 5 kişiydik.. Biz tam ısmarladığımız yemeklerimize tam gaz başlamışken altıncımız ve de "en sinirli"miz geliverdi..Bulunduğumuz yeri bulana kadar epey dolaşmış..Zira ben demiştim "Asmalımescit", o anlamış "Nevizade" :))..Gelir gelmez elbette şöyle bir çattı bize, yemeklere onu beklemeden yumulduğumuz için..Ben bir pizza söyledim..Diğerleri noodle..Tam ben noodle'ların görüntüsünü sabitleyecekken, bazı noodle sahipleri noodle'larına çeki düzen vermeye teşebbüs etti..Ve böylece yukarıdaki kare çıktı ortaya:))..Bu makyaj merakını esefle kınıyoruz elbette..Hem gözümüzü hem karnımızı doyurduktan sonra, eğlenmeyi bilen grup elemanı-ki kendisi aynı zamanda "noodledüzenleyici"-bizi Otto'ya götürüverdi..Ben ilk defa gittim Otto'ya..Baştan tavrımı koymuştum..Gideceğimiz yerler öyle çok salaş olmasın diye..O nedenle Otto'da hayal kırıklığı yaşamadım..Gerçi daha "en sosyetik" bir Otto daha vardı Asmalımescit'te ama oraya da artık "en sosyetik" arkadaşlarımla giderim başka zaman..Bu aralar yeni trend şu: mekandaki masaların üzerinde boya kalemleri ve dilediğiniz gibi boyayabileceğiniz amerikan servisler var..Dün gittiğimiz iki mekanda da vardı bunlardan..Otto için doğru bir olaydı çünkü müziğin sesi öyle yüksekki, masadaki diğer katılımcılarla ancak yazıyla iletişim kurulabiliyor..Yemek yediğimiz yerin bodrum katında tarihi bir su sarnıcının yanından geçerek wc'ye gidildiğini görmek de bambaşka bir tecrübeydi doğrusu.. Üstelik içi de mavi ışıklarla aydınlatılmış mavi suyla doluydu!!..Gece boyunca aklımda yer eden daha yüz tane falan ayrıntı var ama şimdi çalışıp aldığım parayı haketmem gerekiyor..

18.05.2009

bir yaz gecesi rüyası..bir cumartesi gecesi..


Hava enfesti.. Masa enfesti.. Leylaklar mis gibi koku veriyorlardı..Yemekler tabii ki şahaneydi.. Muhabbet lezizdi.. Ve nihayetinde tam olarak altı saat boyunca oturduk bahçede.. Hava karardığında, yıllar evvel Amsterdam'dan pek özenerek satın aldığım fakat kullanmaya kıyamadığım için rafta bekleyen vanilya kokulu mumlarımı da yakmam için fırsat doğdu.. Leylakların moruna da pek yakıştı mum ışığı..

14.05.2009

derin bir ooffff..

Geçen günlerden birinde, blog’um olduğunu duyan birisi şöyle dedi: “Teman nedir?”.. Ben de “temam” olmadığını söyledim.. “Bence mutlaka birtane edin..Bir arkadaşımın var mesela.. Bilmem kaç yüzbin tane izleyicisi var..” dedi sonra.. Sonra ben düşünmeye başladım..Bir temaya ihtiyacım var mıydı gerçekten..Ben bir sürü kişinin beni okumasını istemiyorumki..Tarafından okunmayı istediğim kişiler zaten okuyorlar yazdıklarımı..Yani hayatım boyunca her konuda olduğu gibi, bu blog mevzu da benim için bir hırs unsuru değil..Öylesine, keyfime göre eklemeler yapıyorum arada..Sonra da okuyanlar bana yorumlarını bir şekilde iletiyorlar..İnsanların her şeyin başına çöreklenip yiyip içip bitirip sonra başka şeylere yönelmesi hali nefesimi daraltıyor..

11.05.2009

tezteztezteztezteztezzzzz..

Ne zor işmiş bu tez yazmak yahu..Kafayı yiyecektim az kalsın..Nihayet bir taslak hazırladım bu haftasonu da azıcık daha rahat uyudum dün gece..Bugün okulda, danışmanıma göstereceğim hazırladıklarımı..Lütfen lütfen lütfennn hoşuma gitmeyecek birşey söylemesin..Sakatatçı tükkanımı da pek ihmal ettim..Buna da ayrıca bozuluyorum..Ama yapacak birşey yok..Zihnim biryerlere takılıp kalmışken başka şeylere konsantre olamıyorum..Hayatım boyunca birden fazla işi aynı anda yapamayacak mıyım ben??!..Neyse..Bu akşamdan umutluyum..Herşey daha güzel olacak..:)

2.05.2009

kandilli..bosfor..borsa..

Tamam..Boğazıma düşkün olabilirim..Ama böyle bir manzarayı kaçıracak kadar da değil..Böyle gösterişli bir Bosfor peyzajına karşı durunca insan; değil önündeki yemeği, kendi adını bile unutmakta:) ..Günün yaz mevsimine dahil olan kısmında Kandilli'de Adile Sultan Sarayı'ndaki Borsa lokantasında manzaranın ve havanın tadını çıkarmaktaydım..Yemekler de fena değildi elbette..Ama iphone'umun dandik kamerasıyla çektiğim şu fotoğraflar dahi insanın ömrüne ömür katıyor:)

1.05.2009

yaz..kış..bir gün..

Şu havanın yaptığına inanamıyorum..Bu sabah güneş öyle müthiş parlıyordu ki fotoğraf makinemi kaptığım gibi annemin çiçeklerinin görüntülerini sabitlemeye koştum..Önce mutfak camının kenarındakilerden başladım..Yapma çiçek gibiler..Öyle renkli, öyle dantel dantel..Sonra soluğu bahçede aldım..Papatyalar mı desem, parlak yeşillerini vermiş huş mu desem, yoksa sardunyaların arasına tünemiş kurbağalar mı desem bilemedim..İyi ki de çekmişim hepsinin fotoğrafını..Şu anda saat 19.49 ve dışarıda fırtına var..Her tarafı sel götürüyor..Hava da buz gibi..Bir yaz sabahıyla güne başlayıp, bir kış akşamıyla günü tamamlıyoruz..