29.12.2009
istanbul'da bir gün..
24.12.2009
home sweet home..
16.12.2009
paranoid bherefu..
karlaaarr duserr..
9.12.2009
efenim sohoyu da gördük şu naçiz ömrümüzde..



gördük ki ne gördük..fotoğraftaki sokak çin mahallesi denilen gerrard street...efenim bu mahallede beleş gazeteler bile çince..çin restoranları, çin marketleri, çin insanları..herşey çin bu civarda..hatta sokak tabelalarındaki sokak isimleri hem latin hem de çin harfleriyle belirtilmiş..biz daha kavga edelim yok türktü yok kürttü diye..millet çinli dememiş bağrına basmış üzerinden çatır çatır kazanıyor paraları..her ocak ayında bu çinliler fotoğrafta görünen iki adet sokak takının arasında festival düzenliyorlarmış..kesin görülmeye değerdir..bir üst sokak ise sohonun kalbi diye bilinen old compton road..orada fotoğraf çekmedim hiç, çekindiğimden:) ...sağım solum her yanım gay kulüpleri artiz takımı barları vb oluşumlarla kaplanmıştı..sadece görsel hafızama kaydetmekle yetindim..bir de bu aralar homofobik cinayetleri artmış london'da..hacı sen hala istanbuldasın dimi?? (photo by bherefu)
saatchi gallery..



gerçekten, en samimi duygularımla-olduğu kadar elbette-çabaladım modern sanatı anlamak için..hatta üşenmeyip kalkıp taa saatchi gallerye kadar gittim ve 13 adet sergi salonunun tamamını tek teek dolaştım..itiraf ediyorum..çalışmalar arasında gerçekten insana ilham veren, zihnini çalıştıran örnekler vardı..birden fazla üstelik:) ....ama kanımca benim ve de tepkilerden anladığım kadarıyla pek çok başka ziyaretçinin ilgisini en üst düzeyde çeken çalışma üstte resimlerini görebileceğiniz 'old persons home' isminde olanıydı..10-15 tekerlekli sandalyenin herbirinde bir yaşlı adam(heykeli) oturuyor..fakat bu yaşlı adamlar sıradan yaşlı adamlar değiller..her biri bir dünya liderini anımsatıyor..kimisi uyuyor görünüyor arkaya kaykılmış..kimisi ölü gibi duruyor..kimisi ise cin gibi gözleriyle size bakıyor..sandalyeler rastgele hareket ediyorlar..ileri geri sağa sola..yavaş yavaş ama sürekli..bazan birbirlerine çarpıp kalıyorlar, hemen bir görevli gelip onları ayırıyor ve sonra aynen devam.....aynı anda hem ürkütücü hem eğlendirici hem düşündürücü olmayı başaran bir çalışma naçizane düşünceme göre.....asla modern sanat uzmanı olamayacağım belki ama bu defaki tecrübem öncekiler kadar yıldırıcı değildi doğrusu:)(photo by bherefu)
8.12.2009
anthropologie..


ya burda bir mağaza var anthropologie adında..regent streette..kadın kıyafetleri takıları ev eşyaları satıyor..acaip bir yer doğrusu..herşey öyle pure öyle freshki dükkan kapandıktan sonra da orada yatıp uyuyası geliyor insanın-buradaki insan ben oluyorum elbette..tüm ürünler eco-friendly-gibi görünüyor en azından..bunu anlasa anlasa en iyi nefayda anlar..sadece mağaza değil aynı zamanda sanat galerisi gibi..mağazanın dekoratif elemanları bile çok özel tasarımlar..mesela bir yemek masası örneğinin üzerinde tavandan kocaman bir balina-kılıçbalığı karışımı bir balık asılıyor avize gibi..ya da mağazada koyunlar var merdiven sahanlığında duran..gerçek bitkilerden yapılmış canlı duvarın önünde otluyorlar..o caddeden her geçişimde mutlaka uğrayıp şöyle bir göz gezdiriyorum etrafa..bence içeride küçük bir de kafe açsınlar..müthiş iş yapar..eh nihayet..
sen kalk london'a gel ama hala british museum'u görme..olacak şey değil..neyse bu task'ı da yerine getirmiş olmanın gönül rahatlığıyla çektiğim en kayda değer kareyi buraya ekliyorum..bina pek şahane doğrusu..içindekilerden şahane olmasın..özellikle de normanfosterın eklediği çatı örtüsü meseleye son noktayı koyuyor..nasıl bir ektir bu şaşarsınız sayın seyirciler..bizim mimarlar hala mezar tasarlamakla uğraşsın..akıl alır şey değil efenim..müzenin sadece bir bölümünü gezdikten sonra yorgunluk atmak için kafede-which is under that roof-oturduk..ışık loştu..akustik daha bi hoştu..acaip keyiflendik..eh bir de insanın yanında bir mimar olunca neye nasıl bakacağını daha iyi biliyorsun..
6.12.2009
başlık..
ortaya karışık..

bu senin için nefayda..
2.12.2009
1.12.2009
yeni ay saga..
ticaret..bavul olanından..
misguided..
cumartesi günü sınava giriyorum..yazma kısmı korkutucu görünüyor..başlatma şimdi ingilizce blog yazmaktan..kendimi istediğim gibi ifade edemiyorum o dilde..istanbulu özledim..asmalımesciti özledim..istiklaldeki housecafeyi özledim..hava çok soğuk..donuyorum bugün..derse ara verdim..çok sıkıldım..alışılmadık birşey değil neyseki..bugün bir ara twilightı izledim..yaw amerikan ingilizcesi ne .oktan şeymiş şimdi daha net duruyor karşımda..öylece oturuyor yarım saattir kıpırdamadan..yediği yemekten geriye kalanlar önünde..ayağının dibinde küçük bir çanta..ayakkabılarının ucu yırtık..homeless falan herhalde..yoksa ingiliz milleti aç kalır yine de kötü eskimiş ayakkabı giymez kanımca..bugün googletalk diye bir mecradan ares’le konuştuk..en son sivasa gittiğinde hüssein’i görmüş..hüssein’in keyfi yerindeymiş ama 49 günden daha az günü kalmış olsa daha da memnun olurmuş anladığım kadarıyla..çikolatalı muffin yedim çayla..kilo verdim sanıyordum oysaki almışım bile..ne hayal kırıklığı ama..gözlerim kaşınıyor ve de sulanıyor..sınıf arkadaşlarımdan biri 17 yaşında..’aa senin ehliyet de yoktur şimdi’ dedim bozuldu fransız..’önemi yok 2 hafta sonra 18 oluyorum..ayrıca kendimi 25 hissediyorum’ dedi bana..böyle bir an kal geldi bana neyse sonra toparladım da ingiliz gülümsememi yerleştirdim yüzüme..haftasonu istanbulda mı dedi birisi emin değilim ama herkimse dediğine katılıyorum..ben ingilizler için fazla soğuğum..isveç falan beni paklar kanımca..nefayda bana bir mail atacaktı ama atmadı hala..nolduki acaba..aaa nesliyi arayacaktım pazar günü bricklane’e gitmek içün unuttum..neyse yarına artıkın..high mountains by gökhan kırdar..sıcak şarap aldığım gece geldi aklıma..ne gündü ama..perde beyaz ve ben ışıklarını görebiliyorum sokak lambasının..geceleri kalın perdeleri çekmeden yatıyorum zira uyuyamam zifiri karanlıkta asla..gecenin bi vakti gözümü açtığımda etrafımı görmem lazım..okuma yapmam gerek daha..içinde robin yazan dışında da 3 serçe resmi olan bu kupayı çok sevdim çalsam mı acaba..manikür eldiveni kalmamış dükkanda..ne yii olurdu kalsaydı..yarın olmadı diğer şubeye giderim..neyse..
29.11.2009
istanbul..
24.11.2009
isteyene fotoğraf..
alttaki 4 fotoğraf Victoria&Albert müzesine aittir..burası bu adanın en güzide müze ve sergi binalarından biridir..ve de ihtişamı ile insanın aklını başından almaktadır..1. foto anlaşılacağı üzere iç mekandan..tam da giriş kapısının oradandır efendim..bendenizi ikinci sırada çarpan manzaradır kendisi..birincisi hangisi mi?...2. fotoya bakarsak göreceğiz bunu..müzenin her gün saat 10.00'da açılan giriş kapısı..10.00'dan önce gidersen öyle bekliyorsun kapının önünde..saati gelince kapılar yavaşça açılıyor görünmeyen eller tarafından ve de seni içine alıyor..
alttaki kare ise tahmin edilebileceği üzre müzenin giriş kapısının bulunduğu ön cephe..işlek bir caddeye bakıyor bu cephe..otobüs durağında inip müzeye yürürken tam da bu açıdan yaklaşıyorsunuz binaya..
ve de binanın avlu bahçesi..pek sakin pek dinlendirici..fekat ingilizyuslardan öğrendiğim kadarıyla yaz mevsiminde pek de sakin ve huzurlu olmuyormuş çünkü havuz ve civarında bir sürü gürültücü çocuk ve ebeveyn cirit atıyormuş..
aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz kent meydanı meşhur oxford circus'tur efenim..bu kareyi otobüsün üst katından çektiğim için camdaki yansımaları dikkate almayınız plzz..dikkat ederseniz zeminde yani caddenin zemininde dairesel ve x şeklinde çizgilerle belirlenmiş bir alan var..bu, belediye başkanı 'big blonde' boris'in yeni icadı..tokyo'dan mı ne almış..arabalara kırmızı ışık yanınca tüm yayalar-ki bunlar 1000 kişi falandır herhalde-meydanı çapraz olarak geçebiliyorlar..böylece daha kısa sürede daha çok insan karşıdan karşıya geçiyor..ben daha denemedim..bilenlerin yalancısıyım..
ve de son fotoğrafta gördüğünüz yer-yine otobüsün üst katından çektim elbette-bir zamanların ipek kaşmir merkezi günümüzün ise alışveriş merkezi olan, piccadilly ve oxford caddelerini birleştiren meşhur regent street..xmas için ışıklar hazır..hoş bir atmosfer var..akşamları burada yürümek pek keyifli..
23.11.2009
brighton..
18.11.2009
last night..





last night a friend of mine took me to a shopping paradise..there were lots of brands spreaded to many streets..i liked the vintage shops very much..there, you can find many many magnificent pieces..at one of the shops i saw a buthtub-sofa, that made me think about design issue a lot:)...and those cassette-bags:)...why do i remember them??am i so old??noo plzzz..
green green greeeen..
since sometime, i’ve been travelling with those famous red-coloured london buses..it’s very useful if you are addicted about learning the roads..in addition, it’s sometimes very boring to use the tube 2hrs a day..so, one day while i was sitting upstairs watching london, i suddenly realised the green green greeen lights of harrods..you know..that famous famous-and atfer diana’s death became more famous-shop..i usually don’t like department stores..they make me depressed..but looking at one of them from outside was nice..
16.11.2009
momo..

acaip bir yer buldum london'un göbeğinde tam..regent street'te yürürken meraktan girdim bir sokağa..karşıma çıkıverdi momo london..dışarıdaki masalarda daha doğrusu sehpa üzeri sinilerin etrafında hasır taburelerde oturan araplar nargile içiyorlar..benim gibi soğuk hava tırsakları da içeride oturup otlanıyor bir yandan da bloguna durumu yetiştiriyorlar..müzik desen allameicihan..pek otantik..mum ışığında oturuyorsun..çok şükür dışarıdaki nargilelerin aromalı kokuları, kapı açılıp kapandıkça içeriye de giriyor da burnum bayram ediyor..çok keyifli bir yer burası..fenerler asılıyor tavandan sürüsüne bereket..bir de şu karşımda bağıra çağıra fransızca konuşan araplar olmasa daha iyi olacaktı ya neyse..menümde humus, salata ve köfte var..humusu tattım şimdi valla şahane..sıcak pideler de cabası..salatamda ise nar taneleri geziniyor..pek lezzetli doğrusu..bizim izbe nargilecilerle ilgisi yok buranın..herşey çok otantik ve huzurlu..şimdi mmidem iyice guruldamaya başladı..gidip yemeğimi yemek istiyorum..15.11.2009
baroque extravaganza..
11.11.2009
milk..
me..again..
8.11.2009
up to date..
6.11.2009
something wrong..
1.11.2009
sometimes..
halloween experience..
As usual, 31st October-that is to say yesterday- was celebrated as Halloween..We were at Covent Garden last night and it was horrible! There were people everywhere with scary make-ups and weird costumes..You could see the traditional colours black and orange all around you..The witches or vampires were suddenly appearing next to you to shock you..And that was really shocking i can say that:p according to my awful experiences:))
27.10.2009
sesli düşünmece..
Bugün ders arasında Oxford Street'te yemek sonrası kısa bir tur yaptım..Millet şimdiden Xmas süslemelerine başlamış boy boyy..Bu sene kriz sonrası morale ihtiyaçları var sanırsam acilen..
Çin, Japonya vb çekik gözlü dünya vatandaşlarının sadece yarısı kendi ülkelerinde..Diğer yarısı ise London'da..Abartmıyorum!
Ya bugün gazetede metro driverlarının da tıpkı postacılar gibi greve gideceği yazıyordu..Allaam nolur ben buradayken grev yapmasınlar..Metrosuz bir hayat düşünemiyorum:((((
Boynumdaki dikiş izi çok fena kaşınıyor..Ve de dokununca acıyor..İltihap falan olmasın??
Hala ödevimi yapmadım..Belki yarın breakde yaparım olma mı??
Etraf sabah akşam koşu yapan ingilizlerden geçilmiyor..Bazıları çok fit..Bazılarının ise benim arabamın arka koltuğu kadar poposu var..Daha çok koşsunlar bence..
Uzun zamandır yani şöyle birkaç senedir görüşmediğim arkadaşlarımı çok sık hatırlar oldum..niyeyse..ne yapıyorlar acaba..neyse canım..banane..
Kendime şahane bi moleskine aldım..City moleskine-London..Pek neşeli birşey..Gezi günlüğü gibi..Gittiğin gördüğün yediğin beğendiğin nefret ettiğin şeyleri not ediyorsun..Elinde süper arşiv oluyor..Ama sadece London için..Mesela Roma için üzerinde Rome yazanını alman lazım..İçinde şehrin haritaları falan var..Çok şahane..
bach londonda..
26.10.2009
busybusybusybusy..
24.10.2009
henry's..
the first anish kapoor experience..
ya da the first Royal Academy of Arts experience mı desem acaba bilemedim..Beni heyecanlandıran şey Anish Kapoor'un kelimenin tam manasıyla sınır tanımayan yaklaşımı mı yoksa Royal Academy of Arts gibi bir kurumun çatısı altında bulunmak mı emin değilim..bunun çok da önemi yok sanırım..Önemli olan bu; ben bugün RAA'da AK sergisinde bulundum ve AK'nin şaşırtıcı sanatını tecrübe ettim..Evet tam olarak tecrübe ettim..Yaklaşık 30 kadar insanla bir salona tıkışıp 15 dakika kadar öylece bekledik şovun başlamasını..Sonunda bir adam köşeden çıktı ve bembeyaz salonun ortasında duran topun (evet bildiğimiz pare pare atış yapılan top) içine kırmızı renkli wax-vaselin karışımı bir "mermiyi" yerleştirdi ve topu ateşledi..Booommbb!!Herkesten ufak çığlıklar yükseldi ve kırmızı "mermi" Kraliyet Sanat Akademisi'nin yüzyıllara tanıklık etmiş olan beyaz duvarına çarparak dağıldı..Çok acayipti doğrusu..Bu şov serginin son atraksiyonuydu..Kanımca bu etkileyici sergi için etkileyici bir son olmuş..Sergi çıkışında ufak tefek hediyelik eşyalar satan bölümden kendime fotoğraftaki çantayı seçtim bugünün anısına..Belki biriktirdiğim eşyalarla bir müze de ben kurarım kimbilir..
23.10.2009
ortmenden aferin aldimm..
21.10.2009
keep left..
karakutu..
Miroslaw Balka diye bir sanatçının enstalasyonu karşıladı bizi Tate Modern girişinde..13 metreye 13 metrelik, yerden 2 metre yüksekte duran bir kutu..sadece tek yüzeyi açık..bir rampa ile kutunun derinliklerine doğru yürüyorsunuz..etrafınızda mutlak karanlık..sadece siyah..başka hiçbirşey yok..adım atmakla atmamak arasında tereddütte kalıyorsunuz..adım atıyorsunuz..hiç tanımadığınız birilerine güveniyorsunuz ve adım adım ilerliyorsunuz..tıpkı auschwitz'e gönderilmek üzere kamyonlara tren vagonlarına doldurulan yahudiler gibi..Polonyalı Balka'nın muhteşem sanat objesi beni derinden etkiledi doğrusu..
first moment i saw tate modern..
this is it..i've told u all..
20.10.2009
sınıfta ilk gün..
19.10.2009
london post..again..
Heyt be ne soğuk arkadaş..İstanbul'un güneşinden kalk gel sen kış ayazına..Olacak şey mi yahu..Oldu fekat..Neyse..Bu kısmı çoktan geçmiş olmam lazım..Sabah Mr. Rose ile kahvaltı+sohbet ardından evden fırladığım gibi soluğu tube stationda alıverdim..Yürü babam yürü..10-15 dakika yürüdüm..Günde rahat yarım saat sıkı tempo temiz hava yürüyüşü yapıyorum..Kesin kilo vericem..Yuppiii..Tren geciktiği için ben de geciktim okula..Fekat ilk günlük gecikmeyi kimsecikler takmadı..Seviye sınavı olduk..Yahu okulun yemin ederim yarısından fazlası uzakdoğulu yani çin veya japonyadan..İngilizceleri aksanları berbat..Hiçbirşey anlamıyorum..Belkim japonca öğrenirim bir iki kelime..Bizim binada aynı zamanada fashion college da var(bu nefayda içindi..okursa haberi olacak:)..Tipler bir enteresan bir enteresan ki anlatamam..Helen diye bir kadın bize ilk gün öğretmenliği yaptı..Okulu gezdirdi, gerekli bilgileri verdi vs vs..Öğleyin okulda iş bitti..Bendeniz muhteşem(!)sosyalleşebilme yeteneğim sayesinde iki ispanyolla ahbap oldum..Akşamın bi vaktine kadar takıldık London sokaklarında..Saolsunlar ben istemedikçe yanımda ispanyolca konuşmuyorlar..Ben bazan birşey sorunca ispanyolcada nasıl diye o zaman şahane bilgilendiriyorlar..Çok sıcaklar..Tıpkı ben(!)..Neyseki burada kimse beni tanımadığı için sıcak insan rolümü herkes yutuyor..Valla oldukça işlevsel bişi böyle sıcak davranmak insanlara..Belkim İstanbul'a dönünce de devam ederim kimbilir:p Arkadaşlarımdan biri fine arts okumuş şimdi de doktora yapacakmış..Bizi saat ikiye kadar beleş olan bir müzeye götürdü..Somerset House isminde..Amanın ne koleksiyon o öyle..Arkadaşım bile şaşırmış görünce: Manet, Kandinsky, Cezanne, Van Gogh, Degas, Botticelli, Pissarro vs vs..Hepsi burada..Üstelik de masterpieces yani..Mesela bakmayı çok sevdiğim Manet'nin Le Bar aux Folies-Bergère'i çıkıverdi karşıma bir köşeden..Şaştım kaldım..Ya da bir ahbabımın bakmaktan hoşlandığını bildiğim birkaç Kandinsky..Benim bayıldığım Cezanne..Uff..Hepsi şahaneydi..Frank Auerbach diye gittik diğerleri resmen piyangodan çıktı..İlk gün için fazlaca yorucu ve de fazlaca vaatkar saatlerdi kısacası..........Bu kadar laf salatası yeter..Şimdi yolda yürürken elime tutuşturulan beleş gazetelerimi okumam lazım..












